24 Eylül 2011 Cumartesi

Pencere


Pencere deyip geçmemek gerekir.Hayatımızdaki yeri ve önemi çok belli olmasa da büyüktür aslında pencerelerin.Mesela insanın sosyoekonomik statüsünü belirlemek içi yardımcı olur.Bir pencere vardır duvarla tavanın birleştiği yerdedir.Senin yerin altında yaşadığını ve yerin üstündeki güzellikleri göremeyecek seviyede olduğunun simgesidir.Sadece sana güneşi verir o da günün belli saatlerinde.Bir pencere vardır duvarla ve tavana eşit mesafededir.Örneğin bilindik apartman pencereleri.Bunlar sana dışarıyı görme imkanı da sunar diğerinden farklı olarak.Yani sen üsttesindir. Dışardakileri görüp onlardan hangilerine sahip olmak istediğine karar verirsin yeni tercihler seni beklemektedir.Bazı pencereler vardır sahibi gibi heybetlidir.Tavandan tabana kadardır.Dünyaya yukarıdan bakanlar içindir.En çok eşitliği savunan fakat en büyük eşitsizliği yaratanlar bu pencerelerden bakanlar.Bazı pencereler vardır hayatta bunlar bir hikayenin bitişini yeni bir hikayenin ise başlayışını işaret ederler,bir trenin penceresidir mesela iki sevgiliyi birbirinden ayıran ya da bir otobüsün penceresidir gidecek ve geri gelmeyecek olanların hikayelerinin son bulduğu ve başladığı yer.Ofisinde oturup denize karşı kahveni içebiliyorsan bunu o pencere sayesinde yapıyorsundur.Sadece o pencereye sahip olabilmek için çalışırsın hayatın boyunca ya da karınca kararınca... bunu da belirleyen senin babanın penceresidir aslında.Sonuç olarak pencerelerdir bize sahip olduklarımızı,olabileceklerimizi ve olamayacaklarımızı gösteren.Hikayeler bitirip hikayeler başlatan ve hepsinden önemlisi nerede olduğumuzu belli eden.Hayatınıza güzel pencereler açabilmeniz dileğiyle...

15 Eylül 2011 Perşembe

Beşiktaş kazanınca Türkiye'de mi kazandı?

Maça diyecek laf yok.Uzun zamandır bir Türk takımının yabancı bir takıma karşı oyun temposu açısından üstünlük kurduğu bir maç izlememiştim.Dün gece (14 Eylül) Trabzon İnter'i yenmesine yendi ama üstün bir oyunla değil tabiki.Herneyse konuyu dağıtmadan iki takımımıza da Avrupa'da başarılar dilerim.
Esas söylemek istediklerim bunlar değil tabiki.Daha psikolojik açıdan baktığımda gördüğüm şu dur ki maçtan önce "Burada futbol oynanacak, buraya bugün siyaset karışmayacak" diyen Ertem Şener'in bile Beşiktaş'ın 3.golunden sonra ipleri elinden kaçırması Türk milleti olarak büyük devletlere karşı bir "oh olsun" deme isteğimizi bastırdığımızla açıklanabilir. Nitekim daha önce de öyle olmadı mı ? Irak'ta Amerikan askerleri Türk askerlerinin başına çuval geçirdiğinde.Özellikle de milliyetçi kesim çok tepki göstermişti fakat hükümet gerekli sertliği gösterememişti.Hemen ardından çekilen "Kurtlar Vadisi Irak" filmi ile Türkiye Amerika'dan intikam almış oluyordu bizim insanımızın gözünde.Bir nevi içimizde kalan o intikam duygusunun şişkinliğini şırınga ile çekip aldı bu film.Daha yakın bir zaman da olan Mavi Marmara baskınından sonra her nekadar sosyal alemde videolar dolaşsa da İsrail'e karşı oluşan intikam şişkinliği aynı şekilde "Kurtlar Vadisi Filistin" ile alınmaya çalışıldı(Terör örgütü için Kurtlar Vadisi Terör dizi olarak yayınlanmak istendi fakat engelleri aşamadı, yoksa ordan da bir şişkinlik müdahelesi gelecekti)

Bugüne baktığımızda ise İsrail'e karşı oluşan tüm olumsuz tepkilere rağmen İsrail'in Türkiye'den Mavi Marmara ile ilgili özür dilememesi yeni bir şişkinliğe sebep oldu.Bilincli olarak yapmasa da Beşiktaş bugün birçok insan için bu şişkinliği aşağılara çekti.Yarın(16 Eylül) gazetelerde atılacak manşetler bugün Ertem Şener'in anlatmak istediği tarzda olucak "Onların Heronları varsa bizim de kartalımız var".Evet Türkiye bugün İsrail'e karşı sportif zafer kazandı iyi ki de kazandı.Ama Ertem Şener'in dediğinin aksine bu zaferi Heronlara karşı kazanmadı.Bu gidişle de kazanamaz.Kendi sanayisi, teknolojisi ve ekonomisi İsrail'den üstün olmadığı sürece Türkiye böyle olayları siyasete katar ve birileri bu şişkinliği böyle olaylarla hafifletmeye çalışır.
Olmasın böyle.