14 Ekim 2014 Salı

Acele Bir Yazı

Ne de çok aceleciyiz şu dünyada. Halbuki Dünya'nın bile bir acelesi yokken dönmek için bu kadar milyar yıldır güneş etrafında. Sanıyoruz ki bir iş acele olunca Dünya'nın dönüş hızının önüne geçeceğiz, sanıyoruz ki biz herkesten çok göreceğiz. Bugünlerde gündüzler bile aceleci gece olmakta. Sadece gece yaşatmakta ona güvenmeyişimizin bedelini layıkıyla. O da her gönül kırışverişimize 9 ay taksitle. 

Dünden gelen hüsranlar kalkıp gitmemiş olmasına rağmen, onların üstüne yeni mutluluklar eklemekteki acelemiz, hayallerimize ait korsan çekim filmler izlettiriyor bize. Turşu için bile acele etmeden beklemek gerekirken, "Sahibinden, ihtiyaçtan acil!" başlıklı sevdalara kanıp karlı bir mutluluk yaşayacağımıza inanıyoruz. Elimizde kalansa; yağ yakan, "hasar kayıtlı" gönüller ve bu gönüllerin karşısına bolca çıkan "ben sağ, sen devam et" diyen kısa mesafe yolcularından başka bir şey değil. Dedim ya işte turşu için bile beklemek gerekiyor. Acele olan her şey; batmaz deneni batırıyor, bitmez deneni bitiriyor.