10 Aralık 2010 Cuma

Estonya'da hayat

Gelmeden önce bu yazının başlığını google a girdiğimde çok fazla birşey bulamamıştım,3 ay yaşayarak kendim o başlığı dolduracak kadar bilgi edindim sanırım.

Öncelikle en çok duyduğumuz "Soğuk ülkerin insanları soğukmuş abi yaa" cümlesinden başlamak istiyorum.Hakkaten bende böyle sanıyordum fakat geldikten sonra ve soğuk ülkerin çoğunu gezdikten sonra anladımki bu tamamen uydurma bir cümleymiş.Nerde kime ne sorsam insanlar güler yüzlü davranıyorlar eğer bir iş ile meşgul değillerse size vakit ayırabiliyorlar,hatta Helsinki'yi gezerken gideceğimiz adresi bulamadığımızda "birinemi sorsak acaba?" diye düşünürken o birinin gelip bize "biyerimi arıyorsunuz,yardım istermisiniz" demesi bu cümlenin kafamda darmadağan olmasına sebep olan son büyük olay olmuştu.Türkiye'de bile bu tip insanlarla zor karşılaştığımızı düşünürsek Kuzey ülkerinin insanlarının hiçte soğuk olmadığını kabul edebilirz diye düşünmekteyim.

Temel ihtiyaçlara geldiğimizde Estonya yine komşularına göre çok daha ucuz olması sebebiyle öne çıkıyor.Fiyatlar Türkiye ile kıyasladığımızda çok pahalıda değil,Finlandiya'dan haftasonu insanlar Estonya'ya alışverişe geliyor(feribot ücreti gidiş geliş 60 tl olduğu düşünülürse düşünün artık ona rağmen ucuz geliyor bu insanlara Estonya)Şehir merkezinde birçok alışveriş merkezi varki bu arada favorim herzaman Rimi Hypermarket'leri oluyor :).Sinema bileti 8-9 tl civarı,2-3 km taksiyle biyere gittiğinizde 7-8 tl tutuyor.Benzin'in litresi 2 tl civarı, ortalama ev kiraları 350-500 tl aras,Üniversitenin yurdu 200 tl,otobüs bileti 1 tl otobüs içinden alırsanız 1.5 tl.(bu arada otobüse kimse bilet basmıyor çoğunun yanında kullanılmamış bir bilet var arama olursa onu basıyorlar sadece,benimde o şekilde aramızda kalsın)

En güzel yanlarından birisi Tallinn'in şehir merkezi ile o meşhur Old Town nın aynı yerde olması,şehrin yönü hep o tarafa gitmeni söylüyor.Diğer gördüğüm şehirlerle kıyasladığımda toplu bir yapısı olması gezmek için büyük avantaj bana göre.Eğlence mekanlarının çoğu yine bu bölgede yer alıyor.Gece hayatı dediğimizde bir çok popüler Bar,club,pub var.Özellikle hem yemek yemek hemde sakin bir ortamda oturup konuşmak için publar çok ideal yerler.

Gezilecek yer olarak Tallinn dışında bana göre sıralarsam Viljandi,Parnu ve Narva gelir.Bu küçük şehirler Estonya'ya ayrı güzellik katıyor,Parnu yazlık sahil kenarı bir şehir,Narva Rusya sınır şehri,Viljandi geleneksel Estonya kültürünün devam ettiği bir başka şehir.

Estonya'yı kısaca anlatmak gerekiyorsa bu şekilde anlatabiliyorum,burada bir dönemde olsa kaldığım için kendimi çok şanslı hissediorum(soğuğu ve kara kışını şuan yaşamama rağmen).Bir gün yolunuz Kuzey'e düşerse,Estonya'ya uğrayın derim görülecek,gezilecek,yaşanacak çok şey var burda.

17 Kasım 2010 Çarşamba

"eski"meyen bayramlar

yok yok ben öle herkesin bahsettiği gibi "eski eski bayramlardan bahsetmicem" ben kendi "yeni eski" bayramlarımdan bahsediyorum burda.

Bu ikinci bayramım evimden ve yurdumdan uzakta geçirdiğim,tam da sıradan gelmeye başlamıştı bayramlar bana buraya gelmeden önce,öyle büyük heycanlarla beklemez olmuştum artık.O yüzden bi bakıma buraya gelmem iyi oldu diyebilirim.Benim eski bayramlarımda yenilere anlatılcak şeyler pek yok malesef hatta tek bir kelime var sadece o da"birliktelik" aslında.Esasında amacı bu deil midir zaten bayramların "birlikte olmak".Gördüğün insanlar çok farklı değildir aslında her zaman gördüklerinden,ama işte birşey vardır bu sefer hepsinin yüzünde,oda tebessüm.Birinin bir derdi varsa bu sefer seni gördüğünde ondan bahsetmez,her zaman gördüğün huysuz komşuna bu sefer o kadarda sert bakmassın ona da bir tebessüm edersin mesela,ya da evdeki misafir gelicek telaşı bile ayrı bir güzeldir o günlerde.Evet belki toplum artık dedelerimizin eski bayramlarındaki gibi değil,o şekilde de olmaz birdaha ama biz bir şekilde "birliktelik" duygumuzu kaybetmessek, işte ozaman belki bizimde bayramlarımız ya da "eski bayramlarımız" yeni yüzlerde tebessüm yaratır.Mutlu bayramlar...:)

7 Kasım 2010 Pazar

Nem alacak felek benim

aslında ben hep otobüs şoförü olmak istemiş biriyim,neden reklamcılık okuyorum halen bilmiyorum,neden bu külfetli işte var olmak istiyorum neden bu reklamcılık denen "fikir fahişeliği" ni yapmak istiyorum?.Bazen kendimle reklam ajanslarında çalışan insanları kıyasladığımda "hayır" diorum ben bunu yapamam,o kadar rahat bi insan deilim bikere,biraz kuralcıya kaçıyorum.Sonra düşünmeden edemiyorum mezun olduktan sonra ne yapcam acaba die,elimde bi tane diploma ya sonrası?sonrası tam bir bilinmezlik,insanlar birbirlerini şurda staj yap tanıdık biri var,buraya başvur gerisini ben hallederim laflarıyla bu sektöre monte ederken,kuralcı birinin bu sektörde işi ne acaba?

bide malumumuz şimdi interaktif medya denen bişey var,neyi kazısam altından o çıkıyo,saniyesi saniyesini tutmuyo,sonra sen gel o mecranın fırsatlarının neymiş die kafa patlat,insanlara nasıl kendi dediğime inandırırım diye uğraş falan filan,bu işler zor işler,nasıl işler hala bilmiyorum.Gerçekten iyi olanların var olduğu bi sektör mü yoksa "gerçekten iyi yaa" olanların var olduğu bi yermi,yani aslında reklamcılık kendi reklamını yapar mı?

ben bu bölüme girerken vakıf üniversitelerinin dışında 2 tercih hakkım vardı reklamcılık için şimdi bisürü olmuşlar herbirisi teoride aynı şeyi öğretio,belki imkanları da birbirine çok yakındır bilmiyorum,ama şu kadarını biliyorum bu kadar insan mezun olduktan sonra bir birinin önüne geçebilmek için her türlü yola başvurur.Emniyet şeridini kullanmak dahil!

bazen soruyolar yani şimdi sen mezun olunca ne olcan die,tabelacı olcam diyorum anlasınlar diye,
1.5 senem kaldı bunların cavabını öğrenmek için o yüzden;

gelin hepsini unutalım,binelim otobüse gezelim...orta kapı tamam devam et kaptaaaaann....

23 Eylül 2010 Perşembe

Telaş of the İlk gün

Günler çabucak geçip uçak günü geldiğinde havaalanından dramatik bi vedalaşmayla kendimi uçakta buluverdim,ilk kez uçağa bineceğim için heycanlıydım tabiki,uçak kalkarken istanbul'u yukardan izlemek unutulmıyacak anlar arasındaydı benim için geri kalanı sıkıcıydı diyebilirim sadece altta bembeyaz bulutların oluşturduğu bi fon uçağın hareket ettiğine dair hiçbir fiziksel işaret yok öyle geçen 3 saatin ardından önce letonya'nın başkenti riga'ya indik kısa bi "bavulum nerde yaaaa?"telaşından sonra kendimizi o danik airbaltic uçağında bulduk,dandik dememdeki sebep küçük bir uçak oluşu uçaktan çok şehir içi minibüsleri andırması -hani havada durma kabiliyeti olsa yoldanda alacak bikaç kişi- öndeki 3 koltuğun bussiness oluşu ve hosteslerin sadece onlara gülümsemesi bu kısa uçusun akılda kalan anlarıydı benim için.Tallinne indiğimizde hava bir anda soğumuştu bizim için(geldiğimizde türkiye ort 35 derece iken tallinn 15 civarıydı)Tutorlarımız bizi karşıladıktan sonra Karu 17 diye bilinen(sonradan anlamının "ayılar" olduğunu öğrenerek bunlar bize nedemek istiyo yani yaa!!! tepkisini vereceğim)tallinn universitesine bağlı öğrenci yurduna geldik,bina sovyetlerden kalma bi binaya benziyo bu arada, odamızı öğrendikten sonra rol verseler en kral korku filminde yer alacak bi asansörle "saadet yuvamıza" çıktık,oda 2 kişilik ve ferahtı benim için gayet olumlu bi gelişme oldu bu böle eski bi binadan bukadar güzel bi oda beklemiodum doğrusu :).Sonra biraz yiyecek bişiler alalım diye dışarı çıktığımızda saatin 9 olduğu için alışveriş merkezlerinin kapandığını görmek benim için hayalkırıklığıydı "demekki avrupalı evden işe sonra eve sonra eğlenmeye sonra yine eve gidiyo" diye düşünmekten kendimi alıkoyamadım,Baltık ülkerinin burgerking ve mcdonalds'ı alt eden burgercisi hesburgede bi menü ile akşam yemeğini tatlıya bağlayıp yurda dönmemiz bizim için ilk günün bittiğinin habercisiydi artık eşyaları yerleştirip dinlenmeye çekilme vaktiydi...Hemen ilk gün öğrendiğim başka bişey ise yaya geçitlerinin ve trafik ışıklarının arabalar geçsin diye yapılmadığı oldu Türkiyede yaya geçitini sadece trafik lambalarından ibaret sanardım ama burda gerçek anlamdaki yaya geçitinden geçerken tır bile gelse duruyo ve önceliği yayala veriyo,İnsanlarda kendi trafik lambalarına uyuyo bazen çok sıkıcı olsada bu kuralı çok sevdim ben burda,türkiyede denersem araba çarpacağnın bilincindeyim ama hala bu önemli bişi:))

21 Eylül 2010 Salı

Saygı duruşu-İstiklal Marşı -Blog sahibinin açılış mesajı


seee,see,see 1,deneme deneme,öhümmm öhüm;
Ödev için açmıştım aslında ben bunu.hazır ödev için blog açmışken burdan devam edeyim diorum.Hem estonya ve erasmus hakkında bilgiler bulabilceğiniz,eğlenirken düşüneceğiniz,düşünürken kendinizi geliştireceğiniz hemde ilk fetmanın duygu ve düşüncelerini görebilceğniz bir blog işte(alkış).

mutlu yarınlar:)